Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

NEDEN SESSİZLEŞTİK?

NEDEN SESSİZLEŞTİK? Adalet unutulan bir kavram artık hayatımızda. Hani, Sezen Aksu diyordu ya o meşhur şarkısında şimdi bir semt adı Vefa diye. Adaletin adı da neredeyse bir kadın ismi olarak kaldı hayatımızda. Pek de adaletli olmayan üst kat komşumuz Adalet teyzenin adı gibi. Annesi babası neleri düşünerek koydu acaba adını seksen üç yıl önce merak konusu. Peki, ne demek adalet? Hak edene hak ettiğini vermek. Hayatımızda her hak edene hak ettiğini veriyormuyuz acaba? Yoksa, işimize gelen kişiye, işimize gelen şeyi mi veriyoruz? İşimize gelmediğinde “aman canım boş ver” mi diyoruz? Ya da “sen mi kurtaracaksın bu dünyayı” mı diyoruz?   Yeri geliyor, ailemizde aman yaygaracı küçük oğlan ağlamasında, büyüğünün sesi çıkmaz, küçüğün isteğini yapalım diyerek yaptık adaletsizliği. Yeri geldi, yeni müşteriyi, rakip firmaya kaçırmamak için düşük fiyat verip, yıllardır bizimle çalışan naif müşteriye yaptık adaletsizliği. Yeri geldi, işten çıkan arkadaşımızın yüzüne gülüp arkasından kon...

NE BÜYÜK SINAV? NE BÜYÜK BEDEL?

NE BÜYÜK SINAV? NE BÜYÜK BEDEL? Geçenlerde, kendimi biraz keyifsiz hissettim. Keyfim yerine gelsin diye öğle yemeği sonrası bir kafeye gittim ve bol köpüklü bir kahve söyledim kendime. Bir yandan kahveyi yudumluyor, bir yandan da insanlar ne yapıyor diye etrafıma bakıyordum. Birisi, o meşhur internet sitesinden kıyafetlere bakıyor, kendi bedeni kalmamış diye arkadaşına şikâyet ediyordu. Bir diğeri, o kafede oturmuş web sitesi tasarımı yapıyor, bir başkası sohbet ediyordu yanındaki arkadaşıyla. Bir müddet insanları izledikten sonra canım sıkıldı ve instagram'da videolar izlemeye başladım. İlgimi çeken bir video çıktı karşıma. Bir yaşın üzerinde olduğunu tahmin ettiğim, mavi pijamalar giymiş bir çocuk, evin içerisinde bisikletiyle oynuyor. Belli ki daha yeni yürümeye başlamış. Bisikletin arkasına tutunarak hem paytak paytak yürüyor hem de kendince oyunlar oynuyor. Evin iç tasarımından belli, Ortadoğu’da yaşayan bir ailenin evi olduğu. Perdeleri çiçekli desenli ve pencerenin önünde ...

TESELLİNİN BÖYLESİ

TESELLİNİN BÖYLESİ Güzel bir Haziran akşamında, balkonda esen meltem rüzgarının keyfini çıkartıyordu Hakan. Eskitilmiş ahşap sehpanın üstündeki varak işlemeli beyaz fincana uzandı. Bol köpüklü sıcacık kahvesini höpürdeterek içmeye başladı. Ablasının yaptığı taze kahvenin kokusu çok hoşuna gitmişti. Bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandanda kucağına oturan evin kedisi Portakal’ı seviyordu. Hakan, çok konuşkan, esprili ve çok komik biri olarak bilinirdi etrafında. Ailenin neşe kaynağıydı, çok hareketli ve heyecanlıydı ama sorumluluk almayı pek sevmezdi. Kaç yaşına gelmiş hala evlenmemişti. Odası dağınık, kendisi dağınık ve genelde umursamaz bir tavrı vardı. Buna rağmen ev ahalisi ona genelde kızamazdı. Biri kızacak olsa komik hareketleriyle, sevimli konuşma tarzıyla hemen yumuşatırdı ortamı. O yaz akşamı da böyle bir akşamdı. Hakan, balkon kapısının eşiğinde durmuş komiklikler yapıyor, ev halkını neşelendiriyor, evin içinde kahkahalar birbirine karışıyordu. Birdenbire karşı binada...

SESİMİ DUYAN VAR MI?

SESİMİ DUYAN VAR MI? Mutfaktan bağırdı “hadi kapat şu televizyonu, topla şu oyuncaklarını, misafir gelecek. Ay elim yandı, of yetişemiyorum hadi oğlum…” dağılmıştı yine mutfak. Fırındaki yemeğe baktı kıvırcık saçlı kadın ve oğlunun olduğu salona geçti koşa koşa. “Kime diyorum ben, bu ne ya? Kaç defa söyleyeceğim, çabuk, kime diyorum?” sanki onun ağzından çıkan ses dalgaları havada ilerleyemiyor ve oğlunun kulaklarına ulaşamıyordu. Umurunda bile değildi, beş yaşındaki ufaklığın. Salonun ortasında yatmış, televizyondaki çizgi filmi izlemeye devam ediyordu. O sırada kapı çaldı, kıvırcık saçlı kadın yine bağırdı, “ellerim yağlı Kaan şu kapıyı aç oğlum”. Kapı tekrar çaldı, “oğlum açsana şu kapıyı”. Herhangi bir ayak sesi duymadı ama kapının tekrar çalan sesini duydu. “Ellerim yağlı dedim ya sana” diyordu, mutfaktan hızlıca kapıya doğru giderken. İstifini bile bozmadan televizyon seyretmeye devam ediyordu ufaklık. Kapıyı açtı, gelen kocasıydı, “sen miydin? Anahtarın yok mu senin, açıp gi...

BAŞARMAK?

Başarmak? Ben de başarabilir miyim acaba? O adam yada o kadın, bunu nasıl başarmış olabilir ki? Her insan gibi biz de başarılı ve mutlu olmak isteriz, hayatımızın her alanında. Ailemizde, eğitim hayatımızda belki iş hayatımızda... O yüzden, çoğu zaman da cevabını bulamadan unutulan bu soruları, sorarız kendimize.   Peki, başarı nedir? Başarı; hedefe ulaşabilme potansiyelidir. Potansiyel ise, miktar demektir. İnsan koyduğu hedeflere ulaşabildiğin de başarmış oluyor hayatta. Ne kadar çok koyduğu hedefe ulaşabiliyorsa, o kadar çok başarılı oluyor. Peki, başarılı olan insanlar bunu nasıl yapabiliyorlar?, Çok zeki olduklarından dolayı mı? Yoksa, çok çalıştıkları için mi? Yoksa, genetik bir şey mi bu başarı? Hayatlarında bazı şeyleri doğru yaptıkları için olabilir mi? Öyleyse, ben başarılı insan ların ortak özelliklerine bakarak, onların hayatlarından deneyim transferi yaparak başarmayı öğrenebilir miyim? İşte bu sorunun cevabı koca bir "Evet!". Deneyi...