Ana içeriğe atla

BAŞARMAK?


Başarmak?

Ben de başarabilir miyim acaba?

O adam yada o kadın, bunu nasıl başarmış olabilir ki?

Her insan gibi biz de başarılı ve mutlu olmak isteriz, hayatımızın her alanında. Ailemizde, eğitim hayatımızda belki iş hayatımızda... O yüzden, çoğu zaman da cevabını bulamadan unutulan bu soruları, sorarız kendimize. 

Peki, başarı nedir?

Başarı; hedefe ulaşabilme potansiyelidir.

Potansiyel ise, miktar demektir. İnsan koyduğu hedeflere ulaşabildiğin de başarmış oluyor hayatta. Ne kadar çok koyduğu hedefe ulaşabiliyorsa, o kadar çok başarılı oluyor.

Peki, başarılı olan insanlar bunu nasıl yapabiliyorlar?,

Çok zeki olduklarından dolayı mı?

Yoksa, çok çalıştıkları için mi?

Yoksa, genetik bir şey mi bu başarı?

Hayatlarında bazı şeyleri doğru yaptıkları için olabilir mi?

Öyleyse, ben başarılı insanların ortak özelliklerine bakarak, onların hayatlarından deneyim transferi yaparak başarmayı öğrenebilir miyim?

İşte bu sorunun cevabı koca bir "Evet!".

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, tam da bunu yapıyor. Başarmanın öğrenilebilir olduğunu ortaya koyuyor.

İnsanlar, bir hedefe ulaşmak için yola çıktıklarında, birbirine çok benzeyen ve sadece ayrıntılarda farklılık gösteren aşamalardan geçerler.

Sigarayı bırakmak isteyen bir kişinin karşılaştıkları,

Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrencinin karşılaştıkları,

Kilo vermek için diyete başlayan birinin yaşadıkları, gibi. 

İş hayatına henüz başlamış olan, yeni mezun,

Kendi işini kurmuş olan, yılların çalışanı,

Yabancı bir dil öğrenmeye çalışan biri,

İlkokula yeni başlayan bir çocuk,

Toprağa yeni dikilmiş bir fidan, gibi tıpkı…

Her biri ne kadar da birbirinden farklıymış gibi gözüküyor değil mi? Oysa, ortada bir hedef ve o hedefe giden bir yol var. O yolda karşılaşılacak olan zorluklar ve sınavlar var, birbirine çok benzeyen.

Birisi bize tıpkı bir rehber gibi yol gösterse, yolda karşımıza çıkacak olanları önceden bize haber verse, ne düşünürdük?

"O zaman, başarmak o kadar da zor olmasa gerek" derdik.

Evet, başarmak o kadar da zor değil.

Hayatın değişmeyen yasalarını öğrenmeye başladığımda,

Her oluşturduğum sebebin tutarlı bir karşılığı olduğunu anladığımda,

Başkalarını değiştirmeye çalışmaktan vazgeçip, oluşturduğum sebepleri değiştirmeye başladığımda,

Hedefime giden yolda, nelerle karşılaşacağımı bildiğimde,

İşte, o zaman başarılı oluyorum bu hayatta.

Bir hedef için nasıl karar verilir ve sonrasında nelere dikkat etmem gerekir?

Hedeflerimiz arasından en doğrusunu nasıl seçebiliriz?

Hedefimin gerçek bir hedef olup olmadığını anladığımda,

Hedefe ulaşırken kaybettiklerim, kazandıklarıma değer mi?

Bu soruları cevapladığımızda, artık bizde o başarılı dediğimiz insanlardan biri haline gelmeye başlıyoruz.

Ve asıl cevap bekleyen büyük soru,

“Her hedefine ulaşan, başarılı olur mu?”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, Başarı Psikolojisi Eğitimi ile insanlara başarının, öğrenilebilir olduğunu ve nasıl başarıya ulaşabileceğini anlatır. 

Sizleri de, başarmayı ve başarılı olmayı öğrenmeye davet ediyoruz.


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUYUDAN ANCAK KENDİ BAŞINA ÇIKABİLİRSİN

“İlaç kullanacak seviyeye gelmişsin Mert…” Son 5 yıldır bu cümleyi 3 defa duydum. Son 5 yıldır 3. kez kendimi burada, psikologla konuşurken buluyordum. Yine kendimi kuyunun dibinde hissediyordum. Bu hastalıktan kurtulalı henüz 2 sene olmamıştı ki davetsiz misafir yine hayatıma girdi. “Duyuyorsun beni değil mi Mert, ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dedim…” Sahi neydi beni bu seviyeye getiren? Psikoloğun ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dediği… Hem gerçekten ilaç işe yarıyor muydu ki? Benim bu sözde hastalığımı geçiriyor muydu, yoksa sadece tekrar yüzeye çıkana kadar hayatımdaki sorunların üzerini mi örtüyordu ? “Niye susuyorsun Mert? Daha önce ilaç kullandığında kendini iyi hissetmiştin, öyle değil mi?” Tabiiii… Kazan dairesindeki yangını bana haber veren uyarı sistemini kapatmamı ve hiçbir şey yokmuş gibi gemiyi kullanmaya devam etmemi sağlamıştı. Fakat kazan dairesindeki yangın devam ediyordu. Üstüne üstlük hiçbir şey yokmuş gibi güvertede güneşleniyordum. Gerçek anlam...

NET MİYİM?

Net miyim? Gerçekten, net miyim? Bu isteğime zıt olan her şeyi gözden çıkaracak kadar… Diğer seçeneklerimden vaz geçecek kadar… Seçenekler arasında kararsız kalmayacak kadar… Net miyim? Bunu istiyorum ama gerçekten istiyor muyum? Bunun karşılığında kurbanlar verebilecek miyim? Yoksa ufak bir pürüzle karşılaştığımda şikâyet etmeye mi başlayacağım? “ Aslında başka alternatiflerim de var ” diye düşünecek miyim? Diğer seçeneklerin, beni rahatlatan imkanların üzerini çizebilecek miyim? Bu isteğimde kendimi seçeneksiz bırakabilecek miyim? Hedefimi değil, o hedefe giderken ki yöntemlerimi çeşitlendirebilecek miyim? Baskılar geldiğinde yürümeye devam edecek miyim? Bütün dünya karşımda duruyormuş gibi hissettiğimde devam edebilecek miyim? Yoksa yapmam gerekenleri yarıda mı bırakacağım? O iyi bildiğim haz kaçamaklarına mı meyledeceğim? İnsan bedelini göze aldığı kararları vermelidir. Karar verirken etraflıca düşünmem gerektiğini biliyorum. Bu işin getireceği bedelleri tartmam gerek...

SEN BU DEĞİLSİN

Anlamak gerçekten çok zor! İnsanlar neden bu kadar moralsiz?   İnsanı cesaretlendirici tek bir sözcüğün yokluğu aslında o insanın ölümü. Ah insan bunu bir bilse. Eğer ki o övgüyü hak ettiğimizde o övgüyü kendimize almak yerine verebilsek ve şunu söyleyebilsek; ”Sen iyilik için nihai güçsün”. Eğer sen öyle olmak istersen. Demiri hiç kimse yok edemez kendi pası hariç. İnsanı da kimse yıkamaz, kendi düşünceleri hariç. Bir insan kendiliğinden öfkeliyse, kendi iç huzurunu sağlayamadıysa, o insan yorgundur. O insan beklenmedik tepkilerle başkalarının kalbini kırandır. Aslında o dışarıya değil kendisine öfkelidir. Sokaklarda yorgun yorgun dolaşan insanlar görürüz. Aslında insanın enerjisi dışarıda çalıştığı her türlü işe yetecek kadar yüksektir. Bazı insanlar ne kadar ağır iş yapsalar da enerjikler ve mutlular. Peki neden? Çünkü potansiyelinin farkında ve kendisiyle barışıklar. Fakat, sen kendinle barışık olmadığın sürece olumsuz düşüncelerden çıkamıyorsun. Başımı alıp gideceğim diyor...