Ana içeriğe atla

İNSAN OLABİLMEK

 

Zamanın oldukça hızlı geçtiği bir dönemdeyiz. Gündelik işler, eve gelip birkaç saat dinlenme, uyku derken günler geçiyor. Arada bir, hafta sonu gezebilirsek kafamızı dağıttık diyoruz. Tabii bizim hayatımız böyle standart geçerken bazılarınınki daha farklı geçebiliyor. Yeni iş kuran, evlenen, çocuğu doğan… Güzel haberle hayatı değişen ve mutlu olan insanlar oluyor. Ancak her değişiklik kişinin hayatını daha güzelleştiriyor diyemeyiz. Kaza geçiren, boşanan, yakınının vefat haberini alan… Bu insanlar yakınımızda olduğunda destek olmak aklımıza gelebiliyor. Bir de acısı çok daha büyük olan, uzakta olanlar var…

Gecenin bir yarısı İbrahim büyük bir sarsıntıyla uyandı. Yan odadaki anne-babasının yanına koşmak için ayağa kalktı. O sırada annesi odasının kapısını açtı. Oğlunu aldığı gibi sarsıntının içinde apartmanın merdivenlerinde koşturmaya başladı. İnsanlar çığlık çığlığa bağırıyorlardı. Herkes sokaklara dökülmüştü, bazıları binalardan uzak bir yerde beklemeye başladılar. Bazıları da yıkılan binaların yanı başında ağlayarak yakınlarına sesleniyordu. Depremin haberi birçok şehre, hatta ülkeye yayıldı. İnsanlar ülkenin bir ucundan hiç tanımadıkları insanlara yardım etmek için yola koyuldu. Ailesine, akrabasına yardım etmek için hemen yola çıkanlar vardı. Bazısı da ‘Bu benim de başıma gelebilirdi, elimden ne gelirse yapmaya çalışacağım’ düşüncesindeydi. Bazıları da sabah uyandığında haberlere göz gezdirip hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etti.

Günler, haftalar süren çalışmalar sonucu güzel haber alanlar oldu. Yakınlarını yetkililerin yardımıyla enkaz altından çıkarabilmişlerdi. Ancak haber bekleyenlerin büyük çoğunluğu bekledikleri haberi alamadı. Bir anlık depremin etkisi senelerce devam edecekti. Uzakta olan, pek umursamayanlar için pek bir değişiklik olmayacaktı.

Depremden aylar sonra farklı bir bölgede sabahın ilk ışıklarıyla gün başlamıştı. Hasan evinde kardeşleriyle oynuyor, annesi de çocuklarına kahvaltı hazırlıyordu. Uzaktan gelen bir patlama sesiyle bir anda irkildiler. Birkaç dakika sonra daha yakından başka patlama sesi duyuldu. Ne yapacağını bilmeyen aile, bulundukları apartmanın bodrum katına koşarak indiler. Kısa bir süre sonra babaları da yanlarına geldi.

Etraftan aldıkları bilgiye göre artık savaş başlamıştı. Patlama seslerinin kesilmesini bekleyip evlerinden çabucak alabildiklerini aldılar. Birçok insan gibi ülkedeki güvenli sayılabilecek bölgeye doğru göç etmeye başladılar. Bundan sonra nasıl bir hayatın onları beklediğini düşünemiyorlardı. Daha bir sonraki öğünde bile ne yiyeceklerini bilmiyorlardı.

Haftalar sonra ilk yardımlar gelmeye başlamıştı. İnsanlar çadırlarda çok kötü koşullar altında yaşıyorlardı. Yaralıları iyileştirecek doktor ve ekipman yetmiyordu. Hastalıklar artmaya başladı, patlama sıklıkları da artıyordu. Basın mensuplarının kameraları aracılığıyla dünyadan yardım istiyorlardı. 8 milyar insan, 2 milyon insana yeterli yardımı yapamıyordu. İnsanların büyük çoğunluğu her gün ölen çocuklara rağmen bırakın yardımı, işgalci kuvvetlere destekte bulunuyorlardı. Kendi ülkesinde yaşanan felakette yardımcı olanların büyük kısmı, aynı hassasiyeti başka ülkelere göstermiyordu.

İnsan sadece yaşadığı eve baktığında birçok olayı kendisiyle ilgili görür. Mahallesine baktığında tanıdığı birçok insan görür. Ancak mahallesindeki binlerce insandan sadece biridir. Mahallede o gün yaşanan olayların çok azı onunla ilgilidir. İlçesine, iline baktığında ise daha büyük bir kalabalığın parçasıdır. Kendisinin haberi bile olmadığı birçok olay yaşanır. Ülkesine baktığında ise milyonlarca insanın arasında dünyanın sadece kendi etrafında dönmediğini kolaylıkla anlamış olur. Dünyaya uzaydan bakılsa, kişi kendisini küçük bir nokta kadar bile göremez. Haliyle dünyada yaşanılanlar bizden ve yakın çevremizden ibaret değildir.


Yüzlerini görmediğimiz, belki de hayatımız boyunca görmeyeceğimiz, acı çeken insanlar bulunuyor. İbrahim gibi, Hasan gibi genç canların yardıma ihtiyacı oluyor. Bu gerek doğal afet sebebiyle, gerekse de bir grubun canice saldırılarından dolayı oluyor. İnsan, özünde ‘Yardımseverim’ diyorsa bunu davranışlarıyla göstermesi gerekiyor. Bunu da ancak yakın, uzak demeden gerçekten yardıma muhtaç olanlara elinden geleni yaparak gösterebilir. Unutmamalıdır ki benzer olay yarın kendi başına da gelebilir. Ne kadar güvenli bir evde ve ülkede oturduğunu düşünse de işler bir anda değişebilir. İnsan, insan olabilmeyi bilmeli, bildiklerini de hayatına yansıtabilmelidir.

Yorumlar

  1. Yani hayat ta her şeyin herşeyle ilişkikisi var diye bilirmiyiz

    YanıtlaSil
  2. Her an değişkenlik gösteren bir hayatın içindeyiz… Bugün sahip olduğumuz imkanların her zaman böyle devam edeceğini zanneder insan… kalıcı olduğumuzu sandığımızdan her hamlemiz bu konforu korumak artırmak İçin oluyor maalesef… insanın bolluğundaki tepkileri kıtlığını belirler… insan olarak kalabilmek duasıyla

    YanıtlaSil
  3. Başkası zannettiğine yardım et..

    YanıtlaSil
  4. Elinize sağlık ne güzel bir yazı maşAllah.

    YanıtlaSil
  5. Ellerinize sağlık çok başarılı olmuş. Rabbim bizleri yardımsever kul olmayı başaran kullarından eylesin. Çok amin.

    YanıtlaSil
  6. Farkındalık adına gerçek hayatta da yaşanılan güzel bir örnek hikaye
    İnsanların duyarlı olabilmeleri için bilinçlerinin açık olması ve empati yapabilmeleri gerekir bu da bir gelenek gibi geçmişten geleceğe aktarım ile ( öğretilerek gösterilerek okutularak ) olur.
    Bu yazı da bu adımlardan atılan güzel bir örnek emeği geçenden ALLAH razı olsun

    YanıtlaSil
  7. Hos bir yazi olmus

    YanıtlaSil
  8. Bana dokunmayan mantığından çıkmak tek amaç için yaşayabilmek umuduyla... Allah razı olsun çok güzel kaleme almışsınız genel probemimizi!

    YanıtlaSil
  9. İnsan kendinden başka insanlarında hayatına dokunabilmeli.

    YanıtlaSil
  10. İnsanoğlu Adem as. ve Havva as. geldiğine göre...hepimiz farklı yaşamlarda olsak ta...farklı anlayışta...farklı milliyetlere mensub...farklı dine göre yaşasak ta...
    kardeşiz aslında...insanların çoğu kardeşine yardım eder mi?...eder..
    Emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  11. İnsan yaptığı her davranışta kendi geleceğini dizayn ediyor o sebeple başkalarının acısını hissetmek ve yardımcı olabilmek önemli

    YanıtlaSil
  12. İbrahim ve Hasan gibi milyonlarca insan, yaşadıkları acılarla baş etmeye çalışırken, bizler de kendimizden bir şeyler fedakarlık ederek onlara umut olabiliriz.

    YanıtlaSil
  13. İnsan insan olmayı bilebilmeli..

    YanıtlaSil
  14. Elinize sağlık güzel bir yazı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUYUDAN ANCAK KENDİ BAŞINA ÇIKABİLİRSİN

“İlaç kullanacak seviyeye gelmişsin Mert…” Son 5 yıldır bu cümleyi 3 defa duydum. Son 5 yıldır 3. kez kendimi burada, psikologla konuşurken buluyordum. Yine kendimi kuyunun dibinde hissediyordum. Bu hastalıktan kurtulalı henüz 2 sene olmamıştı ki davetsiz misafir yine hayatıma girdi. “Duyuyorsun beni değil mi Mert, ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dedim…” Sahi neydi beni bu seviyeye getiren? Psikoloğun ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dediği… Hem gerçekten ilaç işe yarıyor muydu ki? Benim bu sözde hastalığımı geçiriyor muydu, yoksa sadece tekrar yüzeye çıkana kadar hayatımdaki sorunların üzerini mi örtüyordu ? “Niye susuyorsun Mert? Daha önce ilaç kullandığında kendini iyi hissetmiştin, öyle değil mi?” Tabiiii… Kazan dairesindeki yangını bana haber veren uyarı sistemini kapatmamı ve hiçbir şey yokmuş gibi gemiyi kullanmaya devam etmemi sağlamıştı. Fakat kazan dairesindeki yangın devam ediyordu. Üstüne üstlük hiçbir şey yokmuş gibi güvertede güneşleniyordum. Gerçek anlam...

NET MİYİM?

Net miyim? Gerçekten, net miyim? Bu isteğime zıt olan her şeyi gözden çıkaracak kadar… Diğer seçeneklerimden vaz geçecek kadar… Seçenekler arasında kararsız kalmayacak kadar… Net miyim? Bunu istiyorum ama gerçekten istiyor muyum? Bunun karşılığında kurbanlar verebilecek miyim? Yoksa ufak bir pürüzle karşılaştığımda şikâyet etmeye mi başlayacağım? “ Aslında başka alternatiflerim de var ” diye düşünecek miyim? Diğer seçeneklerin, beni rahatlatan imkanların üzerini çizebilecek miyim? Bu isteğimde kendimi seçeneksiz bırakabilecek miyim? Hedefimi değil, o hedefe giderken ki yöntemlerimi çeşitlendirebilecek miyim? Baskılar geldiğinde yürümeye devam edecek miyim? Bütün dünya karşımda duruyormuş gibi hissettiğimde devam edebilecek miyim? Yoksa yapmam gerekenleri yarıda mı bırakacağım? O iyi bildiğim haz kaçamaklarına mı meyledeceğim? İnsan bedelini göze aldığı kararları vermelidir. Karar verirken etraflıca düşünmem gerektiğini biliyorum. Bu işin getireceği bedelleri tartmam gerek...

SEN BU DEĞİLSİN

Anlamak gerçekten çok zor! İnsanlar neden bu kadar moralsiz?   İnsanı cesaretlendirici tek bir sözcüğün yokluğu aslında o insanın ölümü. Ah insan bunu bir bilse. Eğer ki o övgüyü hak ettiğimizde o övgüyü kendimize almak yerine verebilsek ve şunu söyleyebilsek; ”Sen iyilik için nihai güçsün”. Eğer sen öyle olmak istersen. Demiri hiç kimse yok edemez kendi pası hariç. İnsanı da kimse yıkamaz, kendi düşünceleri hariç. Bir insan kendiliğinden öfkeliyse, kendi iç huzurunu sağlayamadıysa, o insan yorgundur. O insan beklenmedik tepkilerle başkalarının kalbini kırandır. Aslında o dışarıya değil kendisine öfkelidir. Sokaklarda yorgun yorgun dolaşan insanlar görürüz. Aslında insanın enerjisi dışarıda çalıştığı her türlü işe yetecek kadar yüksektir. Bazı insanlar ne kadar ağır iş yapsalar da enerjikler ve mutlular. Peki neden? Çünkü potansiyelinin farkında ve kendisiyle barışıklar. Fakat, sen kendinle barışık olmadığın sürece olumsuz düşüncelerden çıkamıyorsun. Başımı alıp gideceğim diyor...