“İlaç
kullanacak seviyeye gelmişsin Mert…”
Son
5 yıldır bu cümleyi 3 defa duydum. Son 5 yıldır 3. kez kendimi burada,
psikologla konuşurken buluyordum.
Yine
kendimi kuyunun dibinde hissediyordum. Bu hastalıktan kurtulalı henüz 2 sene
olmamıştı ki davetsiz misafir yine hayatıma girdi.
“Duyuyorsun
beni değil mi Mert, ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dedim…”
Sahi
neydi beni bu seviyeye getiren? Psikoloğun ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin
dediği… Hem gerçekten ilaç işe yarıyor muydu ki? Benim bu sözde hastalığımı
geçiriyor muydu, yoksa sadece tekrar yüzeye çıkana kadar hayatımdaki sorunların
üzerini mi örtüyordu?
“Niye
susuyorsun Mert? Daha önce ilaç kullandığında kendini iyi hissetmiştin, öyle
değil mi?”
Tabiiii…
Kazan dairesindeki yangını bana haber veren uyarı sistemini kapatmamı ve hiçbir
şey yokmuş gibi gemiyi kullanmaya devam etmemi sağlamıştı. Fakat kazan
dairesindeki yangın devam ediyordu. Üstüne üstlük hiçbir şey yokmuş gibi güvertede
güneşleniyordum. Gerçek anlamda ilaçla hiçbir zaman toparlanamamıştım.
“Tamam…
Bu günlük burada bırakalım. Konuştuklarımızı düşün istersen, nasıl
ilerleyeceğimize bir sonraki görüşmemizde karar veririz. Bu arada yaklaşık 1 saattir konuşuyoruz,
seans başlamadan önceki haline göre şimdi nasıl hissediyorsun?”
Harika!
Müthiş! Şimdi camı açıp dünyanın en mutlu insanıyım diye haykıracağım!
Psikolog ile görüşmem gerçekten işe yarıyor mu? Yoksa kendimi mi avutuyorum? Beni yalnız bırakmayan olumsuz düşüncelerden kurtulabilmemi sağlayabilecek mi? Sanırım bir sonraki görüşmeye gelmeyeceğim.
Psikologdan
çıktıktan sonra kendimi sokaklara vurdum. Yürürken yaşamımın değerlendirmesini
yapmaya başladım. Hayatımda hep mutlu olduğumu düşünüyordum. Dışardan bana
bakan biri her şeyin harika gittiğini düşünürdü. Hayatı deneyimlemeyi, her şeyi
yaşamayı kendime amaç edinmiştim. Hayatımı hep yeniliklerle dolduruyordum. Yeni
yerler, yeni yemekler, yeni tecrübeler, yeni insanlar, yeni ilişkiler… Adeta
“yüreğinin götürdüğü yere git!” sözünü kendime ilke edinmiştim. Ama ne yaparsam
yapayım sanki içimde hep bir boşluk kalıyordu, o boşluğu dolduramıyordum.
Kendimi
biraz daha iyi hissetmek umuduyla yolda karşıma çıkan bir pastaneye girdim. Sevdiğim
bir tatlı sipariş ettim. Etrafımda kahkahalar atan insanları izlerken garson
tatlıyı getirdi. Bir kaşık aldım, arkama yaslandım, gözlerimi kapattım ve
hayatımı gözden geçirmeye devam ettim.
Bugüne
kadar kendimi mutlu etmek için yaptığım şeyleri düşünmeye başladım. Bütün bu
yaptıklarım hep daha iyi hissedebilmek ve daha mutlu olabilmek çabası içindi.
Fakat bu aktiviteler beni sadece anlık olarak rahatlatıyordu. Evet, belki o an
kendimi iyi hissediyordum ama bu hissiyatlar kalıcı olmuyordu. Kısa bir süre
sonra tekrar o kuyuya geri düşüyordum.
Gittiğim
enerji seansları… Düzenli katıldığım nefes çalışmaları… ”Kendini İyi Hisset” kampları…
Ritüeller, seremoniler, sevgi çemberleri…
Hepsi
çok eğlenceli gibi görünüyordu ama bende bir davranış değişikliği oluşturuyorlar
mıydı? Yoksa keyifli birer oyalanma, vakit geçirme aktiviteleri miydi?
Gerçekten
değişmek için bir çaba gösteriyor muydum? Evrene gönderdiğim pozitif mesajlarla
ve yaptığım olumlamalarla acaba sadece sonucu mu istiyordum? Sonuca odaklanmak
yerine acaba istediklerimin sebeplerini mi oluşturmalıydım?
Bütün
bu düşünceler yine içimi sıkmıştı, kendimi yine çaresizliğin ortasında
hissederken bir ses kafamdaki gürültüyü dağıttı:
“Aa
Mert, ne yapıyorsun burada?”
Beraber
büyüdüğüm ve yıllardır görmediğim çocukluk arkadaşım Arda, gülümseyerek
karşımda duruyordu. Masama oturarak heyecanlı bir şekilde konuşmaya devam etti.
“Görüşmeyeli
nasılsın Mert, hayat nasıl gidiyor?”
Arda
her zaman bana destek olmuştu, beni çok iyi anlardı. Okul yıllarımızda da hep
arkamı kollamıştı. Onu çoğunlukla bir abi olarak görmüştüm. Bu sebeple
hayatımın gidişatını bütün şeffaflığıyla ona anlattım.
Beni
dikkatlice dinledikten sonra gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.
“Belki
artık değişimin vakti gelmiştir. Şu ana kadar verdiğin kararlar belli ki seni
dününden daha iyi ve daha güçlü yapmamış. Hep aynı şeyleri yaparak farklı bir
sonuç beklemek gerçekçi değil.”
Heyecanla
öne doğru atıldım:
“Ne
yapmam gerekiyor peki?”
Arda
da öne doğru eğildi ve biraz daha yavaş konuşmaya başladı.
“Hayatta
istediğin şeyler için çaba harcaman gerekiyor. Çünkü hayat senin oluşturduğun
sebeplere göre tepki veriyor. Sebeplerini oluştururken de hayatın yasaları ile
uyumlu olman gerekiyor.”
Kafam
karışmıştı…
“Nasıl
sebep oluşturabilirim? Nedir bu yasalar? Nasıl uyumlu olabilirim?”
Arda
kendinden emin bir şekilde cevap verdi.
“Bütün
bu soruların cevapları Deneyimsel Tasarım Öğretisi eğitimlerinde… Şimdiye
kadar bir sürü şey denemişsin, birçok kapı çalmışsın. Hayatında tecrübelerin
olmuş. Fakat kıymetli olan, tecrübeleri deneyimlere dönüştürebilmek. Senin
yapman gereken, ufacık bir adım atıp başlayabilmek. Bu eğitimler belki o küçük
adımları büyük sıçramalara dönüştürür, kim bilir.”
Başımı
öne eğdim…
“Ben
uzun bir süredir kendimi pek iyi hissetmiyorum. Daha mutlu olduğum bir zamanda gitmem
daha iyi olabilir. Şu anda benim için doğru zaman değil.”
Arda
yüzündeki gülümsemeyi bırakmadan kaşlarını çattı.
“Asıl
şu an tam doğru zaman… Zaten hep erteleyerek, hep kaçarak bu durumlara
geliyoruz. Daha ne kadar “bir şeyler ters gidiyor” sinyallerine kulak
tıkayacaksın. Daha ne kadar attığın yanlış adımların sonuçlarından göz
çekeceksin. Değişimini sadece ve sadece sen kendin başlatabilirsin. Bir başkası
sihirli bir değnekle bu değişiklikleri sağlayamaz. Eğer bir şeylerin değişip ve
dönüşmesini istiyorsan bunu sen yapmalısın. Hayatı suçlamadan, bir şeylerin
değişmesini beklemeden kendinden başlamalısın. Sen kendini dönüştürdükçe
hayatın ve çevren dönüşecek.”
Arda
artık gitmesi gerektiğini söyleyerek masadan kalktı ve en kısa zamanda tekrar
görüşelim diyerek uzaklaştı.
Ben
bir süre daha oturmaya devam ettim. Hava kararmaya başlayınca artık evime
gitmeye karar verdim. Tam yerimden kalkmıştım ki telefonuma bir mesaj geldi.
Arda bana bir sonraki eğitimin detaylarını göndermişti. Ayrıca mesajın altına
da bir cümle eklemişti. Okuyunca beni oturduğum yerden fırlatan o cümle…
Bu
kuyudan ancak kendi başına çıkacaksın, başka yol yok…
Güzel Rabbim, sen benden ümidini kesmemişsin ben hiç kendimden ümidimi keser miyim?
YanıtlaSilSen benim içimi biliyorsun, şu an bu kadarına yetiyor marifetim. Ama Güzel Rabbim, inan bana gün gelecek senin gurur duyacağın o kul olacağım.
Ve gene sen nasip edersen Güzel Rabbim gün gelecek bu yorumun altına tekrardan bir yorum bırakacağım.
‘’Sen nasip ettin, marifetlendirdin ve hep hissettirdin varlığını ancak ben bu kuyudan tek başıma çıktım… çünkü başka yol yoktu…’’
Sen nasip et güzel Rabbim…
29.01.25 - Baskılının 5. Günü Akşamı.
🥰
SilBir gün bende cok iyiyim demek için artık rabbımle cok ıyı ırtıbattayım demek için buraya yorum bırakıcam rabbim senin izninle kolaylastır sen istersen kolay eylersın 🤲😓
SilEllerinize sağlık
YanıtlaSilİnsan şu kelimelerle düşünüyor problemlerimin çözümü nasıl ablayınca asuş çözüm kendinde kendin çözeceksin harika bende katılmıştım bu seminerlere gayet akıcı ve tamamen gerçeği anlatıyorlar
YanıtlaSilGüzel yazı olmuş,
YanıtlaSilElinize sağlık..
Kuyuda karanlık içinde çaresizce bekleyen nicelerinede ilham olması dileğiyle..
İnsana iyi bir şey yapmak için henüz hazır olmadığını düşündürten şey nedir acaba?
YanıtlaSilNe zaman gelecek peki o doğru zaman?
Ertelemek nereye kadar?
Faydalı bir şey için en iyi zaman ne zamandır?
En iyi zaman şimdidir dostum.
İnan bana daha iyi bir zamanlama olamazdı...
Çok güzel anlatılmış. Her çıkış bir inişten sonra gerçekleşir 🌷
SilÇevremizde nice insanlar var , çözüm gibi görünen ama hiç faydasını göremediği çarelere başvuran, arayan , bilmezmiki insanın asıl çaresi kendisi.
YanıtlaSilYa çaresiz siniz
Ya çare SİZ siniz ?
Başarılı Çok iyi anlatmış
YanıtlaSil🙏🙏
YanıtlaSilBu dünyada insan hep mutlu olma peşinde. İstekleri olmayınca küçük sorular cevapsız kalınca sorun olmaya başlıyor. Güçsüz olduğu için zaten soruları küçükken çözemeyen insan sorunları çözmesi imkansızdır. Bu sefer yardımı dışardan almaya çalışıyor. Dışardan beklentiler bizim problemlerimizi çözmez veya geçici bir çözüm olur. Gerçek problemi gerçek çözümler uygulamalıyız. Gerçek çözüm içinde bunun mutlaka bedelini ödemeliyiz. Bugünün insanın geneli bedelsiz çözüm peşinde. Bedelsiz çözüm heç bir zaman olmayacaktır. Güzel bir cümle ile kapatmışsınız yazıyı, herkes o kuyudan kendi çıkmalı, biri ip salar ama yine de kendin gayret edip o kuyudan çıkabilmelisin. Teşekkürler yazı için.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Kendimle ilişkilendirdim…
YanıtlaSilÖnce birşeylerin yanlış gittiğini fark etmem lazım. Aynı şeyleri deneyip farklı sonuç beklemek dönüşümün önündeki en büyük engel olsa gerek. Yoksa insan bu tipler, bu olaylar hep mi beni bulacak... diyerek hem ömrünü boşa harcıyor Hemde mutluluğunu erteliyor. Sanırım en vurucu kısmıda o kuyudan insanın kendisinin çıkması gerektiğini anlaması. Evet bu çukurdan yalnızca ben ister ve çabalarsam, doğru sebepleri ortaya koyarsam çıkabilirim. Evet birileri yol gösterebilir, destek olabilir ama ben harekete geçmezsem nasıl olacak ...
YanıtlaSilİnsan yaşadığı hayatını etrafındaki normallere göre şekillendiriyor maalesef
YanıtlaSilHer çırpınışta bataklıkta olduğunu insan ancak biraz düşünüp değerlendirince anlıyor
O kadar havalı bilgilerle , o kadar hareketli yaşarken neden mutlu hissetmiyorum ???
İşte doğru soru bu…
Ne güzel ki sen bu soruyu kendine sormayı akıl edecek kadar iyilik yapmışsın etrafına
Çünkü bu soruyu sormaya da cesareti olması lazım insanin
Degisime yüreği olması lazım
Hataları ile yüzleşmesi kolay mı insanin ???
Herkesin şikayet edip etrafını suçladığı bir dönemde , “ ben nasıl toparlarım hayatımı?” Demek herkese nasip olur mu ?
İyi bir yürek iyi insanları hak eder
ALLAH seni de çekmiş çıkarmış kuyudan
Seni yetim bulup barındırmış
Bizleri koruyan sahiplenen bizi bizim nefsimize bırakmayan RABBİMİZE şükürler olsun
Huzur için hayatındaki somut kazancılardan vazgeçebilen her cesur yüreğin yolu açık olsun İNŞALLAH
Samimi kalemine sağlık
Ne kadar da içten ve samimi bir şekilde anlatılmış.
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık
Sen değişirsen dünya değişir... Demişlerdi...😊
YanıtlaSilYa seni kurtarması için bir kahraman beklersin ömrün gider. Ya da kendini kurtarır kendi hayatının kahramanı olursun. Seçim insanın kendine verilmiş.
YanıtlaSil“Aynı sebeplerle farklı sonuç beklemek pek gerçekçi değil”
YanıtlaSilHayattaki şikayetlerimizin temel sebebi. RAB’bim, merhametlilerin en merhametlisi olan RAB’bim. Biz kendimize karşı çok merhametsiziz. SEN bize merhamet et ki sebeplerimizi değiştirecek gücü kendimizde bulabilelim…
Insanın kuyuya düşme sebebi aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemesi... Yanlışı yaparken de yanlış yapmak için yapmiyor elbette.. Doğruyu bulmak isterken yanlış yapanların daima doğru yolu bulma hakedisleri oluyor... Şükürler olsun..
YanıtlaSilİnsan soruların cevabını yanlış yerde arayınca dediğiniz gibi kuyulara düşüyor. O düştüğümüz kuyudan çıkabilmek dileğiyle…
YanıtlaSilO kuyunun içinden insan kendi çıkabilecekken çareyi de çözümü de dış dünyada aradı. Belki sihirli bir değnek belki beyaz atlı bir prens... İnsan çoğundan bekli ama beklemesi gerekenden değil... Doğru yerden bekleyenlerden, el açanlardan olmak ümidi ile...
YanıtlaSilKaleminize sağlık çok düşündürücü bir yazı olmuş :)
Elinize sağlık
YanıtlaSilHer insanın kendinden bir şeyler bulabildiği bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık💐
YanıtlaSilEn zor zamanlarda hayatının en yalnız zamanlarını yaşarsın... ALLAH'ın hadi artık bana gel, benimle konuş, benden iste sana vereyim demesi gibi hissettiriyor insana...
YanıtlaSilKaleminize sağlık, bu kuyudan çıkacağız inşALLAAH
Ellerinize sağlık
YanıtlaSilProblemi yaşayan biziz ama çözümü başka yerde ararız. Bakmadığımız tek yer kendimiz belki de...
YanıtlaSilelinize sağlık. avutucuların probleme bir katkısı olmuyor.
YanıtlaSilBir şeyler ters gittiğinde hemen umutsuzluğa kapılırız. Yapılması gerekenlere odaklanmak yerine vazgeçmeye başlarız. Oysa doğru sebeplerle doğru sonuçlara ulaşırız. Yeter ki sebepleri yapmayı isteyelim sonuç da peşinden gelecektir.🤗
YanıtlaSilDoğru kapıyı buluncaya kadar ne çok kapı çalıyor insanoğlu.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, insanı yerinden kaldıracak bir yazı olmuş🎊
YanıtlaSilHayatımızda bir şeyler iyiye gitsin diye ne kadar çabalıyoruz? Daha mutlu olmak için neler yapıyoruz? Evet birilerinden destek almak doğru bi yöntem… İnsanoğlu başıboş yalnız bir canlı değil… Ancak bu öyküyü hep birilerinin itelemesi, çekelemesi ve sürüklemesiyle ile nasıl sürdürebiliriz? Ya da bi kaç tane kimyasal parçacıkla bunu sağlamak ne kadar doğru? Bundan 1000 sene öncede insanoğlu vardı ve problemleri de vardı… Hangisi buna kimyasal tabletlerle çözüm bulabildi?
YanıtlaSilİnsana kendini güçlendirecek ve daha da ötesinde merhametini arttıracak bir kaynak bir model lazım… o kuyudan çıkması için….
“ Bugüne kadar kendimi mutlu etmek için yaptığım şeyleri düşünmeye başladım.” Bunu düşündüğümüzde sadece mahçup oluyoruz kendimize… en son ne zaman kendimizin hayrı İÇİN bir şey yaptık? Haz peşinden koşmaktan yorgun düşürdük kendimizi. Kendimİi nefsimizin peşinde harap ettik.. atlarımızı hayra sürmenin vakti çoktan geldi..
YanıtlaSilDpisiz kuyulardan çıkabilmek ümidiyle... Bu uğurda doğru bedeller ve sebepler oluşturarak... Elinize sağlık, ne güzel bir yazı...
YanıtlaSilHepimizin hayatındaki güncel sorunlar çok güzel özetlenmiş…sahte soruna sahte çözüm…
YanıtlaSilİnsanın çözümleri ne kadar gerçekse bir sonraki hamle içinde sebeb oluşturmak hiç de zor olmuyor.. Bu yüzden elimizde çözümlerimiz ne kadar gerçek? Eminmiyiz?
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌹
Herkes kendi kuyusunu kendi kazar ve kazdığı kuyudan kendi emekleriyle çıkmak zorundadır
YanıtlaSilHayatımızı durup irdelediğimiz anlara götüren bir yazı olmuş. Çoğumuzun başından geçmiştir. Yüreğinize sağlık.
YanıtlaSil