Ana içeriğe atla

YOLUMUZDAKİ TÜMSEKLER

    Günlerimiz, saatlerimiz ve hatta her anımız bir amaç uğruna hareket etmekle geçiyor. Kimisi para kazanmak için kalkıyor yatağından, kimisi sevdiği insanla buluşmak için, kimisi ise kahvaltı keyfini yaşamak için.  Hayatta bizi canlı ve hareketli tutan isteklerimizdir. Hiçbir amacı, hiçbir isteği olmazsa yatağından bile kalkası gelmez insanın. Dolayısıyla insan amaçları doğrultusunda adım atar sürekli. Burada önemli olan bu adımların hangi yöne gittiğidir. İnsanlar andaki keyfe ve acıya odaklandıklarında adımların kendisini nereye götüreceğini düşünemez oluyor. Bir tümsek ile karşılaştığında bunu aşmak yerine yönünü değiştirebiliyor. Böylelikle amacından sapmış oluyor insan. Adımlarımız amacımıza gitmiş olmuyor ve işte insanoğlu yeryüzünde böylelikle oyalanmaya başlıyor. Oysa yolun başında bir amacımız vardı ve adımlarımız o yöndeydi. Bu adımlar insanı doğruya yada yanlışa, faydalıya yada zararlıya götürür. Her insan varış çizgisini kendi belirler bu hayatta.

Bu amacım beni iyiye götürecek mi diye soruyor muyuz kendimize? Her an atmakta olduğumuz adımları durup da bir düşünüyor muyuz acaba beni hangi yöne götürüyor diye? Hayatta boşluk yoktur ve adımlarımı faydaya yönelik atıyorsam bu hayatta, aynı zamanda zarardan da uzaklaşıyorum demektir. Tam tersi olarak zarara yaklaştığım her adımla faydadan uzaklaşmış oluyorum. İnsan hayatında gelişim gösterdiği tüm süreçlerinde mutlaka bir tümsekle karşılaşmıştır. İşte bizi güçlü yapan ve geliştiren şeyler bu tümseklerdir. Spora başladığımızda yaşadığımız acı, diyete girdiğimizde duyduğumuz acı, sosyal medyayı bıraktığımızda duyduğumuz boşluk hissi...

Hepsi birer tümsektir hayatta. Sonucunda fayda olan birer adımlardır. İnsan zorlandıkça güçlenir. Bir marangozun kol kaslarının diğerlerinden daha güçlü olması gibi. Tümseklere tahammül edemeyen insan ise marifetlenemiyor. Yaşadığı sorunları kendisi çözemediği için etrafındaki insanlara yük olmaya başlıyor. Ancak hayat devam ediyor ve kimseyi beklemiyor. Zaman durmaksızın ilerliyor. İnsan bu zamana uyum sağlamalı. Amaçları doğrultusunda adım atmaya devam etmeli ve amacı uğruna bu tümsekleri geçmeli. Her tümsek sonrasında düzlüğe giden bir yol vardır. Hiçbir yol sonuna kadar düz ya da sonuna kadar tümsekli değildir. O tümseğe sabreden insan, onun ardında düzlüğe çıkacaktır. Tıpkı Rabbimizin dediği gibi: "Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır."

Yorumlar

  1. Her zor lukla beraber bir kolaylık vardır.yol yoldaş ve yoldaki problemlere verilen tepki çözüm ara önemli

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık. Hayata daha doğru açılardan bakmamıza vesile olabilecek güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Her zorluktan sonra bir kolaylık bardır

    YanıtlaSil
  4. Elinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  5. Tümseği geçebilenlerden olmak dileğiyle

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUYUDAN ANCAK KENDİ BAŞINA ÇIKABİLİRSİN

“İlaç kullanacak seviyeye gelmişsin Mert…” Son 5 yıldır bu cümleyi 3 defa duydum. Son 5 yıldır 3. kez kendimi burada, psikologla konuşurken buluyordum. Yine kendimi kuyunun dibinde hissediyordum. Bu hastalıktan kurtulalı henüz 2 sene olmamıştı ki davetsiz misafir yine hayatıma girdi. “Duyuyorsun beni değil mi Mert, ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dedim…” Sahi neydi beni bu seviyeye getiren? Psikoloğun ilaç kullanacak seviyeye gelmişsin dediği… Hem gerçekten ilaç işe yarıyor muydu ki? Benim bu sözde hastalığımı geçiriyor muydu, yoksa sadece tekrar yüzeye çıkana kadar hayatımdaki sorunların üzerini mi örtüyordu ? “Niye susuyorsun Mert? Daha önce ilaç kullandığında kendini iyi hissetmiştin, öyle değil mi?” Tabiiii… Kazan dairesindeki yangını bana haber veren uyarı sistemini kapatmamı ve hiçbir şey yokmuş gibi gemiyi kullanmaya devam etmemi sağlamıştı. Fakat kazan dairesindeki yangın devam ediyordu. Üstüne üstlük hiçbir şey yokmuş gibi güvertede güneşleniyordum. Gerçek anlam...

NET MİYİM?

Net miyim? Gerçekten, net miyim? Bu isteğime zıt olan her şeyi gözden çıkaracak kadar… Diğer seçeneklerimden vaz geçecek kadar… Seçenekler arasında kararsız kalmayacak kadar… Net miyim? Bunu istiyorum ama gerçekten istiyor muyum? Bunun karşılığında kurbanlar verebilecek miyim? Yoksa ufak bir pürüzle karşılaştığımda şikâyet etmeye mi başlayacağım? “ Aslında başka alternatiflerim de var ” diye düşünecek miyim? Diğer seçeneklerin, beni rahatlatan imkanların üzerini çizebilecek miyim? Bu isteğimde kendimi seçeneksiz bırakabilecek miyim? Hedefimi değil, o hedefe giderken ki yöntemlerimi çeşitlendirebilecek miyim? Baskılar geldiğinde yürümeye devam edecek miyim? Bütün dünya karşımda duruyormuş gibi hissettiğimde devam edebilecek miyim? Yoksa yapmam gerekenleri yarıda mı bırakacağım? O iyi bildiğim haz kaçamaklarına mı meyledeceğim? İnsan bedelini göze aldığı kararları vermelidir. Karar verirken etraflıca düşünmem gerektiğini biliyorum. Bu işin getireceği bedelleri tartmam gerek...

SEN BU DEĞİLSİN

Anlamak gerçekten çok zor! İnsanlar neden bu kadar moralsiz?   İnsanı cesaretlendirici tek bir sözcüğün yokluğu aslında o insanın ölümü. Ah insan bunu bir bilse. Eğer ki o övgüyü hak ettiğimizde o övgüyü kendimize almak yerine verebilsek ve şunu söyleyebilsek; ”Sen iyilik için nihai güçsün”. Eğer sen öyle olmak istersen. Demiri hiç kimse yok edemez kendi pası hariç. İnsanı da kimse yıkamaz, kendi düşünceleri hariç. Bir insan kendiliğinden öfkeliyse, kendi iç huzurunu sağlayamadıysa, o insan yorgundur. O insan beklenmedik tepkilerle başkalarının kalbini kırandır. Aslında o dışarıya değil kendisine öfkelidir. Sokaklarda yorgun yorgun dolaşan insanlar görürüz. Aslında insanın enerjisi dışarıda çalıştığı her türlü işe yetecek kadar yüksektir. Bazı insanlar ne kadar ağır iş yapsalar da enerjikler ve mutlular. Peki neden? Çünkü potansiyelinin farkında ve kendisiyle barışıklar. Fakat, sen kendinle barışık olmadığın sürece olumsuz düşüncelerden çıkamıyorsun. Başımı alıp gideceğim diyor...