NE UMDUM? NE BULDUM?
Alnından terler damlıyordu Abidin’in. Dişinden tırnağından artırdıklarıyla kurduğu atölyesinde, harıl harıl çalışıyordu. Bir yandan siparişleri yetiştirmeye çalışıyor, bir yandan da kendi kendine düşünüyordu;
“Bir an önce o eşarpları paketlemem lazım, müşteriye teslim edeyim de ödemesini alayım. Hem oradan alacağım paraya çok ihtiyacım var, kredi kartını da ödemem lazım. Bir de hanıma yok yere söz verdim, o çok istediği robot süpürgeyi alacağım diye üç aydır erteliyorum. Of! çok sıkıştım bu ay, nasıl çıkacağım bu işlerin içinden? Hanımın isteğini bir ay daha ertelerim ama, daha atölyenin kirası var bir de.”
O arada telefonu çaldı Abidin’in, paketleme yaptığı ürünlerin sahibi arıyordu.
“Eyvah!” dedi kendi kendine, ondan alacağı paraya çok ihtiyacı vardı, şimdi nasıl söyleyecekti paketlemenin daha bitmediğini ve yarına yetişmeyeceğini? Oysa daha iş için anlaşırlarken üstüne basa basa bu tarihte istiyorum demişti Oğuz Bey, Abidin’de yetişmeyeceğini bile bile, o paraya ihtiyacı olduğu için hallederiz demişti. Şimdi müşterisi, o eşarpları bekliyordu.
Tedirgin bir ses tonuyla telefonu açtı Abidin; “Alo Oğuz abim nasılsın? Bende şimdi senin ürünlerle uğraşıyorum, son rötuşları yapıyorum, yarın elinde abim eşarplar sen hiç merak etme, maşaALLAH çok güzel olmuş renkler, desenler. Abi bir şey soracağım, devamı olacak dimi bu ürünlerin? Ona göre ben başka yerden iş almayayım, öncelik her zaman senin Oğuz abi bunu bil.” ... sözleriyle telefon görüşmesini sonlandırmıştır.
Ve ertesi gün olup, eşarpların bir kısmını paketlemiştir Abidin. Paketlediği kadarını müşterisine göndermiştir. Sonrasında telefon yine çalmıştır.
-Alo Abidin, merhaba, nasılsın?
-Sağ ol Oğuz abi sen nasılsın?
-Canım çok sıkkın Abidin, eşarpların
geri kalanı nerede?
-Oğuz abi işte elektrikler kesildi,
gece yetişmedi ama söz yarın hepsi elinde bir gün daha idare et beni.
-Abidin senden bugüne söz aldık mı
kardeşim?, aldık. Tamam abi dedin mi?, dedin. Eee peki nerde malların geri
kalanı?
-Oğuz abi, işte elde olmayan
nedenlerden yetişmedi abi ben ne yapayım? Elektrik idaresi uyarmadı ki beni
sana söyleyeyim.
-Abidin tamam Abidin, bütün nakliye organizasyonu aksayacak şimdi Abidin, madem öyle bende sana ödemeyi haftaya vereceğim.
Morali bozuldu tabii Abidin’in, telefonu kapattı canı sıkılmıştı. Sobanın üstünde demlenen çaydanlıktan kendine bir bardak çay aldı. Dumanı üstünde tüten çaydan bir yudum aldı. O kadar keyfi kaçmıştı ki tadını bile alamadı, o çok sevdiği çayın. Şimdi birde karısı akşama süpürgeyi soracaktı, dükkân sahibi de yarın kirayı almaya gelecekti, bir sürü tantana olacaktı. “Onlara ne söyleyeceğim ben şimdi” diye uzun uzun düşündü.
Şimdi...
Gelen işten dolayı iyi para kazanabileceğini bekleyen Abidin mutsuzdu.
Eşarp ürettirmek için Abidin'e verdiği siparişi bekleyen Oğuz mutsuzdu.
Süpürgenin alınmasını bekleyen Abidin'in eşi mutsuzdu.
Bu ay kiranın iki ayını birden ödeyeceğim dediği için para yatmasını bekleyen ev sahibi mutsuzdu.
İnsanları mutlu etmek istiyorsak onları beklentiye sokmamalıyız. Çünkü hayatta mutlu olmak sahip olduklarımızla ilgili değil beklentilerimizle ilgilidir.
Abidin söz vermeseydi başına bu işler gelmeyecekti. Karşısındaki kişiyi beklentiye sokmayacaktı.
Çünkü...
“Verdiğimiz her söz, sürpriz değil görevimiz olur. Oysaki insanlar sürprizlere bayılır, sözleri beklerler...”
Beklenti yükseldikçe mutsuzlugumuzda artıyor. Gerçekten çok güzel bir çıkarım olmuş.
YanıtlaSilEn büyük problemimiz sanırım bu beklentiye girip beklentiye sokmak insanları... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilBeklentiyi yönetmenin önemini çok güzel anlatmışsınız 👏
YanıtlaSilGerçekten hayatta hep olur olmadık şeylere sözler vererek, yerine getiremiyoruz. İnsanları mutsuz ediyoruz, güzel bir yazı, güzel bir bakış açısı.
YanıtlaSilPiyasaların gerçekteki yansımaları…çok güzel kaleme alınmış.
YanıtlaSilOlduğumuzdan büyük görünmeye çalışırken ne kadar küçülüyoruz farkında olmadan
YanıtlaSilMutlu olmanın ce mutlu etmenin sırrı beklenti yönetiminden geçiyor güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSil