MOTİVASYON NASIL SAĞLANIR?
Hayatta hep mutlu ve başarılı olmak için çabalarız. Bir meslek seçerken de bu motivasyonla seçim yapar, başarılı olacağımıza inandığımız mesleği seçeriz. Hayatta bizi bu hedeflerimize ulaştıran yolda yapmamız gerekenler ve aynı zamanda sakınmamız gerekenler vardır. Yapmamız gerekenler, bizi başarıya yaklaştırırken, sakınmamız gerekenler de bizi doğru yolda tutarlar.
Meslek hayatımızın başında, çoğu zaman ideallerimiz doğrultusunda hareket ederiz. Varmak istediğimiz hedefler, kazanmak istediğimiz unvanlar için çabalar dururuz. Bunlara ulaştığımızda mutlu ve başarılı olacağımıza inanırız.
Peki, neden çıktığımız yolun başında sahip olduğumuz motivasyonu sonuna kadar taşımakta zorlanırız?
İlk günlerde gözlerimiz parlayarak gittiğimiz işlerimize, bir süre sonra neden isteksiz gideriz?
Yolun başında takip ettiğimiz ilkelerimizi, neden bir kenara bırakırız?
Neden, bir müddet sonra çalışma isteğimizi kaybederiz?
Mehmet Bey kurumsal bir firmada insan kaynakları müdürü olarak çalışıyordu. O gün, gözlerini tavana dikmiş zihnindeki sorulara cevap arıyordu. Çalan kapının sesiyle irkildi ve toparlandı. Ayağa kalkıp iş görüşmesine gelen Emre Bey’i karşılamak için masasının önüne doğru geçti. Emre Bey iş başvurusu için gelen, şık giyimli, tokalaşmak için elini uzattığında gözlerinin içi gülen pırıl pırıl bir gençti. Mehmet Bey içinden “İşte yine aynı senaryo” dedi. Başta şık giyimli, canlı, çalışma isteği yüksek olan insanları işe alıyordu ama bir süre sonra insanlar bu özelliklerini kaybediyorlardı. O anda aklına çocuklarının okul toplantısında, öğretmenin anlattıkları geldi.
Mehmet Bey’in ikiz çocukları vardı. Okulda aynı sınıftalardı. Biri sorumluluk sahibi çalışkan bir öğrenciyken, diğeri ise biraz haylazdı. Şöyle demişti öğretmen, “İnsanlar eşit değildir. İkiz bile olsalar, aynı anne baba onları yetiştirmiş bile olsa, eşit değillerdir. Bir ödül, ya da ceza verirken, çaba sarf eden ve etmeyeni ayırmazsak adil davranmış olmayız. Aynı davranırsak, bir süre sonra başarılı olanın çalışma azmi de kırılır. Başarısız olan da, başarmak için çaba gösterme ihtiyacı hissetmez.”
Mehmet Bey bir ipucu yakalamıştı. İkiz çocuklar bile eşit değilse, çalışanlar nasıl eşit olabilirdi?
Kimi çok çalışır kimi az.
Kimi mesai saatlerinde işinden başka bir şeyle ilgilenmez, kimi kaytarmaya meyillidir.
Kimi sorumluluklarının üzerinde yük alır, kimi sorumluluklardan kaçar.
Kimi firmanın ihtiyaçlarını kendinden önde tutar, kimi kendi ihtiyaçlarını firmadan önde tutar.
İki farklı çalışana aynı davranırsak, aynı maaşı verirsek, eşit olmayanı eşitlemiş oluruz. Eşit olmayanı eşitlediğimizde ise, iyi olana haksızlık yapmış oluruz.
İşte Mehmet Bey’ in İnsan Kaynakları Müdürlüğü yaptığı firmanın sorunu da buydu. O iş yerinde her unvanın standart bir maaşı vardı. Çalışanların maaşları, performanslarına göre değil, çalıştıkları yıllara göre hesaplanıyordu. Yüksek performansla işe başlayan bir personel, daha az çalışanlarla aynı maaşı aldığını görünce bir süre sonra motivasyonunu kaybediyordu.
Sorun fark edildiğinde, çözüm çok basitti.
Yorumlar
Yorum Gönder