DÜNÜMÜZE GÖRE NEREDEYİZ?
Son günlerde ne olduysa bize, toplumsal olarak bir acayiplikler silsilesidir gidiyor. İşte, trafikte hatta evde birbirimizle çok sık tartışır hale geldik. Bir dokunuyoruz, bin ah işitiyoruz, çevremizdeki insanlardan. Whatsapp gruplarında dedikodu yapıyor, sanal ortamlarda takipçi kasmaya, sürekli gönderilerimizi beğendirmeye çalışıyoruz. Beğeni toplamak için türlü türlü işler peşine düştük artık. Kendimizden ve diğer insanlardan iyice uzaklaştık. Günümüzün büyük bölümünü telefonda, bilgisayarda geçiriyoruz. Bu yüzden, hayatımızdaki insanlarla ilişkilerimiz azaldı.
Birbirimizi tanıyamaz, hatta anlayamaz hale geldik artık.
Hayatın içinde o kadar kaybolduk ki, internet faturamızı ödiycez diye, o sosyal mecraya üye olucaz diye, mavi tik alıcaz diye, daha fazla ücret ödemek zorunda kaldık. Bunlara odaklanmaktan, birbirimizin ihtiyaçlarını göremez olduk, halini hatırını sormaz hale geldik. Oysa çok zor değildi
“bir ihtiyacın varmı?” diye sormak.
Bu hayat mücadelesinin içinde, “bugün aklıma düştün iyi misin be kardeşim” demek?
Öyle hale geldik ki, çıkarımız yoksa aramaz olduk. Çay, kahve içmez olduk. Birbirimize hal hatır sormaz olduk. Hep kendimizi düşünür haldeyiz. Ben ile başlayan cümlelerimizin sayısı arttı. Daha, çok kısa bir süre önce çok güzel “biz"dik, hep beraber arabalara doluşup pikniğe giderdik. Ne oldu da şimdi sadece “ben” olduk? Gerçeklere uzaklaştık, sahteliklere yaklaştık hepimiz. Uzakları yakın ettik hep kendimize. O yemek programındaki yarışmacıyı, adaya giden ünlüyü, o meşhur dizide bir sonraki bölümde olacakları merak ettik. Kendi yakınlarımızı merak etmek yerine. Ekranda gördüklerimizle kıyaslıyoruz kendimizi, kazancımızı, mutluluğumuzu ve çocuklarımızı.
Ayarlarımızla oynadılar bizim.
Her akşam izlediğimiz dizilerle, keşfette çıkan sosyal medya hesaplarıyla. Lüks arabalar, lüks villalar, marka kıyafetler ve faydaya bakılmayan marka iş birlikleriyle. Öyle aşırılıkları normalleştirdik ki hayatımızda...
Biz ayın sonunu zor getirirken, etrafa fütursuzca saçılan paralar, lüks arabalar gördük. Bir günde harcanan bilmem ne kadar paralar.
Ne istedik?
Bizde sahip olmak istedik kıyısından köşesinden bu imkanlara.
Çok şeymi istedik ki?
Hepsi değil azı bizde olsa yeterdi. Ama hep imkanlara odaklandık, hiç bakmadık, depremde dubleks evi yıkılan, işyeri yıkılan, çadırda yaşamak zorunda kalan depremzede insanımıza. İmkanları birdenbire elinden giden o ailelere. Arabası olmayan, hergün metroya binen Asım abiye. Evinde buzdolabı olmayan Cemile teyzeye, kirada oturan kiracıya, kış günü ayağına giyeceği kışlık botu olmayan apartman görevlisi Mahmut abiye.
Neden?
Çünkü onların sosyal medya hesabı yoktu, olsada zaten prim yapacak değildi ya.
Kim takip etmek isterdi ki onları?
Hiç bakıyormuyuz hayatımıza?
Kime göre zenginiz?
Kime göre mutluyuz?
Şükrediyormuyuz halimize?
Hep imkanları bizden fazla olanın sahip olduklarına bakıyoruz. Onları istiyoruz, onlar hoşumuza gidiyor.
Gerçek mi? Sahte mi?
İrdelemeden bizde sahip olmak isteyip duruyoruz. Bize gösterilenler gibi bir eş, gösterilenler gibi patron, gösterilenler gibi çocuklarımız olsun istiyoruz. İzledikçe, birbirimize anlatıyoruz. Anlattıkça izlettiriyoruz bu insanları. Gösterilenler gibi kolay para kazanmak istiyoruz hepimiz.
Ama hiçbirimiz istemiyoruz terleyinceye kadar çalışmayı. Sabah güne erkenden başlayıp gece geç saatlere kadar koşturmayı ve bundan keyif almayı. Az kazançlara burun kıvırıyoruz. Kolay ve hızlı para kazanmanın peşinde koşuyoruz, rahat etmek istiyoruz. Farkında olmadan tuzağa düştük veya düşürüldük. Bunları gördükçe mutsuz olduk hep, başarısız hissettik kendimizi.
Oysa başarı neydi?
Dününe göre iyi olmaktı. Peki kıyasımız kim olmalıydı? Yine kendimiz olmalıydık. Belki unuttuk, belki unutturulduk. Şöyle bir silkelenip, dönüp kendimize bakıyor olmamız lazım. Dünümüze göre neredeyiz?
Dünümüze göre, önceki günde bile değil çok çok gerideyiz. Git gide de kötüye gidiyoruz. Allah sonumuzu hayır eylesin. Gerçek yaşama, yaratılış gayemize yada amaçlı ve hedefi olan bir topluma dönmediğimiz sürecede düzelemeyeceğiz.Allah bizi affetsin…
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş, tebrikler.
Günümüz insanının ahvali. Rahatlık tuzağı. İş beğenmeme. Sabırsızlık, hemen sıkılma. Kendini eleme…
YanıtlaSilDünümüze göre neredeyiz? İnsanın her gün kendisine sorması gereken bir soru.
Allah ziyanda olanlardan eylemesin.
Uzakları yakın eden yakınları uzak edermiş keyifli bir yazı olmuş
YanıtlaSilTeşekkür ederiz
YanıtlaSil