Günlerimiz, saatlerimiz ve hatta her anımız bir amaç uğruna hareket etmekle geçiyor. Kimisi para kazanmak için kalkıyor yatağından, kimisi sevdiği insanla buluşmak için, kimisi ise kahvaltı keyfini yaşamak için. Hayatta bizi canlı ve hareketli tutan isteklerimizdir. Hiçbir amacı, hiçbir isteği olmazsa yatağından bile kalkası gelmez insanın. Dolayısıyla insan amaçları doğrultusunda adım atar sürekli. Burada önemli olan bu adımların hangi yöne gittiğidir. İnsanlar andaki keyfe ve acıya odaklandıklarında adımların kendisini nereye götüreceğini düşünemez oluyor. Bir tümsek ile karşılaştığında bunu aşmak yerine yönünü değiştirebiliyor. Böylelikle amacından sapmış oluyor insan. Adımlarımız amacımıza gitmiş olmuyor ve işte insanoğlu yeryüzünde böylelikle oyalanmaya başlıyor. Oysa yolun başında bir amacımız vardı ve adımlarımız o yöndeydi. Bu adımlar insanı doğruya yada yanlışa, faydalıya yada zararlıya götürür. Her insan varış çizgisini kendi belirler bu hayatta....
Geç anne olmuştu. Ertelenmiş olan sürecinin onun için daha zorlu olacağını bekliyordu. Hamilelik çok sorunlu değildi. Bebek doğduktan sonra hemşireler emzirme derslerini verdiler. 1-2 gün boyunca bebeğin emdiğini düşündüler. Hızlı kilo kaybı ve ağlamaların bitmemesinden dolayı tekrar kontrole gittiklerinde bebeğin fiziksel birtakım zorluklardan dolayı ememediği ortaya çıktı. Daha sonra çeşitli yöntemlerle bebeği beslemeye çalıştılar. Babası, sağılmış olan sütü hortumlarla parmağına bağlayıp bebeğe parmağını emzirterek beslenmesini sağlıyordu. Anne süreçte çok yorulmuştu ve az gelen sütünü çoğaltmak için debeleniyordu. Bu sırada aileden herkes mama vermek gerektiğini söylüyordu. Gittikleri doktor kontrolünde doktor biraz daha sert bir dille uyardı. Şeker eksikliğinin beyin fonksiyonlarını etkilediğini söyledi. Sorumlu anne babanın hemen belirli marka mamayı vermeleri gerektiğini söyledi. Aksinin sorumsuzluk olduğunu ve onların nasıl anne baba olduklarını anlamadığını ...